1915’TE FINDIK HARMANLAMA (2)
Nişan Antriyasyan’ın 1915’te yazdığı “Fındık Ziraatı ve Ticareti” adlı kitabından, Giresun-Trabzon yöresinde fındık harmanlama işlemlerini, geçen haftaki yazının devamı olarak aktarıyoruz: Harman işlemleri, bu kadarla son bulmuş sayılmaz. Zira bu işlemler ne kadar iyi yapılsa bile yine çotanaklarda % 10-15 nispetinde fındık kalır. İşlem layıkıyla uygulanmadığı takdirde söz konusu nispet % 25-30’a kadar çıkabiliyor. Bunlarla, bir de yakından ayırt edilen teklemelerde mevcut fındıklar işçi yardımıyla çotanağından dışarıya çıkılır.
Harmandan çıkan boş çotanakların önemi malumdur. Bunlar ziyan edilmeyip korununca, kış mevsiminde yataklık malzeme olarak hayvanların altlarına serilmelidir. Çünkü bunlar, hayvanların idrarını samandan daha çok emip, sakladıkları için önemli bir gübre oluştururlar. Aynı zamanda ahırlarda oluşan amonyağı da emdiklerinden ahır havasının temizlenmesine yardım ederler.
Fındık çubukları kolaylıkla eğilip büküldüklerinden bunlardan sırık, fıçı çemberi, kalbur kasnağı, çit, sepet ve bunlar gibi çeşitli eşyalar üretilir. Fındık odunundan elde edilen kömür de gayet hafif olduğu için barut üretiminde kullanılabilir. Fındık kabuğu yakacak olarak her tarafta genellikle kullanılmaktadır. Ormanlarımızın tahribatı sonucunda yakacağa olan ihtiyacımız, biraz olsun bu yolla giderilmektedir.
Yukarıda açıklanan yöntemle her zaman işlem yapmak oldukça zordur. Çok zaman ve çaba gerektirdiği gibi doğal olaylara ve iklim şartlarına bağlı olan bu işlemlerin uygulanma süreci, birçok masrafa katlanmayı da beraberinde getirir. Bunun dışında, harmana biriktirilen ürün, uzun süre açıkta beklediğinden, olası hırsızlara karşı zorunlu olarak korunma gerektireceğinden söz konusu zorluklar bir kat daha artar. Her halde, harman mevsiminde havaların en az 20-25 gün kadar iyi olması gerekir ki, bu şekilde ürün herhangi bir zarara uğramadan zamanında depolanabilsin. Ancak ne yazık ki, böyle sürekli iyi giden havalar her yerde her zaman görülmez. Özellikle, büyük bahçe sahipleri havaların iyi gitmemesi durumundan birçok zahmet ve masrafa katlanmak zorunda kalırlar. Eğer harman zamanında yağmur yağarsa, işleme yeniden başlayabilmek için havanın açılmasını beklemek gerekir. Hava açıldıktan sonra, ilk olarak güzel bir biçimde harman kurumalıdır. Bununla birlikte, sorun bu kadarıyla da bitmiş sayılmaz.
Harmanın her yüzü tamamen kurumalı zemini de pekişmeli, sertleşmelidir. Doğaldır ki; bu kadar zamanı harcadıktan sonra işleme yeniden başlanacağı zamanda, tekrar yağmur yağabilir. İşte birçok çabayla elde edilen sonuç, bir dakikada ziyan olabiliyor ve tekrar havaların açılmasını beklemek zorunluluğu doğmuş oluyor. Özellikle havanın, kâh açık kâh yağmurlu gitmesinden ürün de bozulmaya başlar ve rutubetin etkisi altında içi küflenmeye başlayarak acı bir tat alır. Sonunda çürüyerek kalitesini ve ticari değerini kaybeder. Çok önemli olan bu hale bir çözüm bulmak ve elde edilen ürünlerin değerini korumak için, sürekli hava değişimine tabi tutmamak gerekir. Ayrıca, bahçe tarımcılarını teşvik ederek, dış ticaretimizi kutlu bir esas üzerine kurabilmek için, âcizane fikrime göre, harman işlemleri yöntemini uygulamalı bir biçimde hayata geçirebilmek önemli ve gereklidir. Bu amacın ortaya çıkışı bağlamında, Avrupa fabrikaları nezdinde girişimlerde bulunulmuş; alınan cevaplar da uygun görüldüğünden, fındığın bu yöntemle harmanlanması için keşfedilip üretilecek makinelerin yapılması konusunda izlenimde bulunmak üzere önemli miktarda numuneler de gönderilmiştir. Ziraat ve ticaretimize birçok yarar sağlayacak bu projenin, fikirden eyleme geçirilmesi için ticaret ve Ziraat Nezareti’nin önemle dikkatini çekeriz. Vilayetimizin fındık üretimi, devlet hazinesine yıllık net 150 bin lira miktarında aşar vergisi temin ettiği gibi, fındık bahçelerimiz de yıllık 20-30 bin lira miktarı emlak vergisi sağlamaktadır. Böyle önemli bir varlığı temin eden bir ürünün, ziraat açısından önemli olan gereksinimlerini gidermek için, az bir miktar tahsisatla desteklenmesi her halde gereksiz görülemez. (Kaynak: Nişan Antriyasyan, Fındık Ziraatı ve Ticareti, Matbaa-i Hayriye ve Şürekâsı, İstanbul 1331, s. 54-60).
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.