DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

1915’TE YÖREMİZDE FINDIK HARMANLAMA (1)

6 yıl önce
814 kez görüntülendi

1915’TE YÖREMİZDE FINDIK HARMANLAMA (1)
Reklam

1910-1915’li yıllarda Giresun-Trabzon yöresinde fındık harmanlama işlemlerinin nasıl yapıldığına dair, Nişan Antriyasyan’ın 1915’te kaleme aldığı “Fındık Ziraatı ve Ticareti” adlı eserinde bazı önemli bilgiler aktarılmıştır. Metnin ilgili kısımlarını günümüz Türkçesine devşirerek ve yer yer anlaşılırlığı sağlamak adına yorumlayarak burada naklediyoruz: Fındık, harmanda birkaç gün yığın halinde mayalanma için bırakılır. Bu süre çerçevesinde, kabuğu kendine özgü kırmızı rengi alınca, yani iki veya üç gün sonra harmancı hemen yığınları dağıtıp fındıkları harman yerine hafifçe yayar. Harman işlemlerini kolaylıkla gerçekleştirebilmek için, yere serilen fındık tabakasının kalınlığı 25 santimetreyi geçmemelidir. Harman yerleri genellikle çiftlik binalarıyla bahçe sahiplerinin evlerinin yanında bulundurulur. Harman yerlerinin zemini çimenle kaplı olmalıdır ki, yağmur geldiğinde çamur oluşup, ürün bozulmasın. Söz konusu yer, balık sırtı gibi her tarafa meyilli olmalıdır. Çünkü böylece yağmurdan dolayı oluşan sular harmanın çeşitli yerlerine yığılarak göllenmezler. Harman yeri, ağaç veya bina gölgesi altında bulunmamalıdır ki, güneşin sıcaklığı kısa zamanda, serilmiş olan fındıkları kurutabilsin. Öte yandan, savurma işlemlerinin kolaylıkla yapılabilmesi için harman, o yerde esen rüzgârlardan hiç değilse birinden etkilenmeye uygun bulunmalıdır.

Eğer mevsim yağmursuz geçiyor ve harman da hafifçe serilmiş bulunuyorsa, üç gün müddetinde serilen ürünün bir yüzü tamamıyla kuruyacağından, harmancı bu esnada ağzı geniş ve ağaçtan yapılmış bir kürekle harmanı çevirir. Harmanın bu yüzü üç gün daha güneşe maruz bırakıldıktan sonra kuruyacağından, çotanaklar yeşil renkleri kaybederek kırmızı bir renk alırlar. Sonra, ağızları açılarak az bir darbenin etkisi altında kabuklarından dışarı çıkmaya başlarlar. İşte bu sırada harmancı “ayaklama” işlemini uygular, yani harmanın içinde sağdan sola ve aşağıdan yukarıya doğru birkaç defa gezerek ayaklarıyla harmanı karıştırır. Bu sayede bir miktar fındığın dövülmesini sağlayıp, henüz kurumamış olanlarını da harmanın yüzüne çıkarır. Bunlar da aynı suretle güneşe maruz bırakıldıklarından kururlar. Bu işlemi takiben, gece çoğunlukla düşen çiğin etkisi altında fındık çotanakları istenilen derecede ıslanır ve güneşin etkisiyle de edinmiş oldukları sertliği kaybederek yumuşak bir hâl alırlar. O vakitte harmancı, yanına bir veya bir kaç yardımcı alarak, bu suretle tavına gelmiş olan harmanı hemen dövmeye başlar.

Harmanı dövmek için ağaçtan yapılmış 8-10 dişli tırmıklar kullanılır. Harmancılar, bu aletle harmanı bazen birkaç defa, bazense sabaha kadar döverler. Bu işlem layıkıyla uygulandıktan sonra harmancılar tekrar ayak vururlar. Bu yöntemle çotanağından çıkarılan fındıklar, daha ağır bulunduklarından harmanın altına geçerler ve boş çotanaklar ise üste çıkar. Bu ikinci ayaklanma işleminden sonra, harmancılar yine tırmıklarla hafifçe ve sürekli olarak harmanı karıştırarak, boş çotanakları fındığa karıştırmamak şartıyla, harman yerinin bir kenarına çekerler. Bu suretle, dökülmüş fındıklar açığa çıkarılır. Kürek ve süpürgeyle bir yere toplanarak yığın yapılır. Rüzgâr esmeye başlayınca savrulur. Boş çotanaklarla çürük ve delik fındıklar ve aynı zamanda toz-toprak ayırt edilerek fındık temizlenmiş olur. Bununla beraber, fındık yığınının içinde henüz çotanaklarından ayrılmamış ve “tekleme” diye adlandırılan fındıklarla kırılıp iç haline gelen fındıklar bulunduğundan, bunlar da işçi yardımıyla ayıklanılır.

Fındık; tarif edildiği şekliyle, tamamıyla kurumayacağından sevkiyata uygun değildir. Bunun için harmandan çıkan fındığı en az bir gün daha ince bir tabaka halinde sermeli ve güneşte beklettikten sonra pazara sevk etmelidir. Fındığın kurumuş olduğunu anlamak için, bir miktar fındık tanesi avuca alınıp, kulak yanına getirilerek hareket ettirilir. Eğer fındığın kabuk içinde kolaylıkla hareket ettiğine kanaat ediliyorsa, fındık kurumuş sayılır. Bununla yetinmeyerek, daha fazla emin olmak için bir kaç tane kırarak, bademleri iki parmak arasında kuvvetlice sıkmalıdır. Eğer badem bu baskıya dayanarak ikiye ayrılmazsa, tamamıyla kurumuş olduğu kabul edilir ve artık hiçbir şekilde bozulmasından korkulmaz. (Kaynak: Nişan Antriyasyan, Fındık Ziraatı ve Ticareti, Matbaa-i Hayriye ve Şürekâsı, İstanbul 1331, s. 54-60). –DEVAM EDECEK-

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık