1938’DE GİRESUN KIRSALINDA YOL VE KÖPRÜ SORUNU
Liman şehri olan Giresun’u İç Anadolu’ya bağlayan yolların başında Giresun-Şebinkarahisar yolu gelmektedir. Bu yol tarihsel bir öneme sahiptir. Özellikle Osmanlı’nın son döneminde sanayi ve ticaretteki gelişmeler bu yolun önemini arttırmıştır. Çünkü her ne kadar limanlara gelen ürünlerin çeşidi, niteliği ve sayısı artmış olsa da kırsal bölgelere ticari malzemeleri ulaştırabilecek taşıt yük hayvanlarıyla sınırlıdır (Bu konuda özellikle bkz. Ali Ata Yiğit, “Tarihi Süreci Işığında Kelkit Vadisi ve Sivas-Şebinkarahisar– Giresun Ticaret Yolu”, Orta Karadeniz Kültürü Sempozyumu, Ankara, 2005, s. 479- 494). Osmanlı Devleti’nin Ermeni vatandaşı, aynı zamanda Erzurum-Trabzon-Giresun bölgesi ziraat başmüfettişi olan Nişan Antreasyan’ın da belirttiğine göre, Giresun limanı oldukça önemli bir ticaret noktasıdır (Bkz. Sezai Balcı-Mevlüt Kaya, Nişan Antreasyan, Fındık Ziraati ve Ticareti, Serüven yay., İstanbul 2015). Ancak Giresun’dan iç bölgelere açılan yolların bakımsızlığı bu limanın önemini giderek azaltmıştır. 1938 yılındaki Giresun yerel basınına bu yönde yazılan bir yakınma yazısı, Giresun’dan İç Anadolu’ya açılan yolların bakımsızlığından ve köprülerin yetersizliğinden bahsetmiş, çözüm önerileri sunmaya çalışmıştır. Cemal Bingöl imzalı yazı aşağıdadır:
“Karadeniz’in Şark kısmını, Samsun ve Trabzon’dan sonra, İç Anadolu’ya bağlayan hemen tek yol Giresun-Karahisar yoludur. Giresun’dan Karahisar kadar kısmı da güzelleşmiştir. Yalnız, İkisu ile Tamdere arası yolun umumî vaziyeti ve virajları ile dardır. Vilâyet bu kısmında genişletilmesine çalışacaktır. Giresun’la Kulakkaya, Tamdere ile Karahisar arası, iyi yol vaziyetine girmiştir. Asarcık deresindeki sayısı çok ahşap köprüler de ıslah edilirse -ki, kısmen tamir görmektedir- bu yolda bütün gönül ferahlığı ile seyahat mümkün olacaktır. Bu yol, Karahisar’dan ikiye ayrılır: Biri Şark, istikametinde uzar. Vilâyetin Alucra kazasından geçen bu yol Şiran’ı aldıktan sonra Şarka doğru iktisadî ehemmiyetini Trabzon lehine kaybeder… Bu yolun, Karahisar’dan Alucra ve Fındıklıbel’e kadar olan kısmı esaslı surette tamir edilmiştir. Diğeri, Karahisar’dan ayrılarak cenup garp (güneybatı) istikametinde giden yoldur. Bu yol bizi Suşehri ve Refahiye’ye götürür. Ve Sivas, Erzincan vilâyetleri ile aktif olarak iktisadî irtibatımızı temin eder.
Bugün, Doğu Anadolu iktisadî münasebetleri ile Trabzon’a temayül etmiştir. Orta Anadolu’nun Şimal İskelesi Samsundur. Doğuda şose, ortada Demiryolu ve şose en yaratıcı rolü oynamaktadır. Fakat bunları arasında Giresun İskelesinin tabii hinterlandı olan sahanın yolsuzluktan çektiği sıkıntı, üzerinde durulması gereken ehemmiyetli bir mevzudur. Bu mevzu ne kadar işlenirse bütün hayatî kıymeti yine tam ifade edilmiş olmaz. Burada ki zaruret, zaten kendisini bütün çıplaklığı ile hissettirmektedir. Bu yolun hayatı Tönük köprüsüdür. Bugün, Karadeniz sahilinde ikinci derecede olan Giresun İskelesinin bütün ehemmiyetleri buraya kadar uzamakta ve orada kırılmaktadır. Bu köprünün yapılması yahut Giresun vilâyetinin mülâhazasına göre, Kınıklar altından güzergâhın değiştirilerek Karahisar suyu üzerine yapılacak köprü ile Yusuf bey köprüsüne varılması icap etmektedir. Bu işi, yani köprü işini Giresun vilâyetinden beklemek, buradan öteye geçilmesin demek gibi şey olur. Sayın Nafıa Vekilimiz Bay Ali Çetinkaya’nın bu Tönük köprüsü işini halletmelerini bütün mevcudiyetimizle diliyoruz.” (Cemal Bingöl, “Giresun-Ş.Karahisar ve İç Yol: Tönük Köprüsü İşi Halledilmelidir”, Akgün, 14 Temmuz 1938).
Şebinkarahisar’ın Tönük köyü, yapımı 1990’larda bitmiş Kılıçkaya barajının kenarındadır. Metinde sözü edilen Tönük köprüsü, o günlerde barajın yatağındaki derenin her mevsimde geçit vermesini sağlamak içindir. Köy, Giresun-Sivas sınırında bulunmakla birlikte, baraj suları köyü üç ayrı kara parçasına bölmüş durumdadır. Tarımsal ve hayvansal ürün çeşitliliği yönünden zengin olan Şebinkarahisar yöresi, gerek uzaklığı gerekse Eğribel gibi zorlu geçitlerin varlığı nedeniyle tarihsel süreçte Giresun limanından yeterince yararlanamamıştır. Yine, Giresun kırsalının fiziki koşulları, yolların uzunluğu ve zorlukları sonucunda, merkezle iç kesimdeki Alucra, Çamoluk ve Şebinkarahisar’la yeterli ölçüde iktisadi iletişim kurulamamış, dolayısıyla kültürel farklılık ortaya çıkmıştır. Bu tezden de anlaşılacağı üzere, farklı yerlerdeki aynı Türk boyları arasında görülen kültürel farklılık iktisada, iktisat yolların niteliğine endekslidir ve bunlar toplumun kültür dinamiklerini oluşturur. Karadeniz köylerinde sıkça söylenen bir sözün derinliği burada saklıdır: “Yol medeniyettir!”…
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.