DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

1938 BASININDAN: KİRAZ VE GİRESUN ÜZERİNE

7 yıl önce
860 kez görüntülendi

1938 BASININDAN: KİRAZ VE GİRESUN ÜZERİNE
Reklam

Bu yazıda, “kirazın anavatanı” olarak kabul edilen Giresun şehrine dair, 1938’de basında yer alan önemli bir metin nakledilecektir. 14 Temmuz 1938 tarihli Akgün gazetesinde, Ulus gazetesi kadrosundan “G.A.” kodlu yazarın Giresun’a ve kiraza dair tespitleri, yerel tarihe ışık tutan bilgiler içermektedir. Akgün’de, “İktibaslar” adlı sütunda yayınlanmış “Kiraz Ağacının Vatanı” başlıklı söz konusu yazının üzerinde, bugünün mantığıyla anlaşılması için imla ve noktalaması düzeltisi yapılmıştır.

“Şimdi kiraz ağacı pek çok yerde vardır, bazı yerlerdekiler pek lezzetli yemiş de verirler. Fakat kirazın anavatanı[nın] Giresun olduğundan hiç şüphe yoktur. Bunu, kirazla Giresun’un söyleyişle [biçim bakımından] birbirlerine yakın olduklarına bakarak, yalnız dil erbabı iddia etmiş olsalardı, belki iddiaya inanmakta tereddüt ederdiniz. Hâlbuki kirazın Giresun’dan çıkarak dünyaya yayıldığını haber veren, eski Romalıların meşhur tabiat âlimi Plin’dir. [Plin, metnin orijinalinde “Plin amuca” olarak yazılmıştır]. Onun yeğeni ikinci Plin de meşhur bir adam olmakla beraber, edebiyatla çok uğraştığından onun her sözüne inanmamak kabildir. Ancak Plin gayet aksi bir adam olduğundan, onun söylediklerinden, hemen hemen iki bin yıldan beri şüphe eden hiç duyulmamıştır.

Plin’in rivayetine göre, kiraz ağacını Giresun’dan Roma’ya götüren, boğazına düşkünlüğünden dolayı adı bile en lezzetli yemeklere takılan, meşhur Lükülüs generaldir. Tabiat âlimi bu önemli hâdisenin, tarihî Roma şehrinin kuruluşundan 680 yıl sonra olduğunu söylediği gibi, bu tarihten altı kere yirmi yıl [yüz yirmi yıl] sonra da kirazın, İngilizler memleketine kadar, o vakit ki dünyanın her tarafına yayılmış olduğunu bildirir. Bu kadar kesin tarihlerle kuvvetlenen bir haber, meşhur bir tabiat âliminin kaleminden de çıkınca, artık onun doğruluğundan kim şüphe edebilir?

Kirazı, Lükülüs generalin pek beğenerek Giresun’dan ta Roma’ya kadar götürmesi ona bütün dünyadaki boğazına düşkünlerin sofraların da bir şeref yeri verdiği gibi, Plin’in kiraz tarihine önem vererek o kadar tafsilli yazması hekimlerin gözünde de kirazı pek yükseltmiştir. Bundan dolayı kirazın yenilen kısmının ilâçlar arasında yer almasından başka, çekirdeklerinden çıkarılan yağın ve çöplerinin bile faydalı olduğu kabul edilmektedir.

Vaktiyle, İtalya’nın Salerno şehrindeki meşhur tıp mektebi hocaları, bütün hekimliği vezinli sözlerle anlatmağa merak ettiklerinden, kiraza da uzunca mısralar tahsis etmişlerdir ve onlar da kirazın mideyi temizlemeğe yaradığını, çekirdeğinin böbreklerdeki taşları erittiğini söylemişlerdir. Fakat kirazın en büyük senasını yapan meşhur Arap hekimi Masuya olmuştur. Onun bildirdiğine göre kirazın çekirdeklerinden çıkarılan yağ, bir kere oynak yerlerdeki ağrıları geçirir, sonra böbreklerde ve mesanedeki taşları eritir. Hâlbuki yağının faydasının yanında bunlar hiç gibi kalır: Kiraz çekirdeğinin yağı, beyaz tenli bayanların yüzlerindeki çilleri, ellerinde çıkan siğilleri ve güzel tenlerini bozabilecek her türlü çirkinlikleri kaybettirir.

Görüyorsunuz ki hekimlikte, çirkinliği kaybettirerek herkesi güzelleştirmeğe çalışmak merakı hiç de yeni bir şey değildir. Fakat kiraz çekirdeği yağının güzelliğe hizmeti pek de sabit olmasa gerektir ki, şimdiki hekim kitaplarında onun yeri yoktur. Buna karşılık kiraz saplarının ev hekimliğinde yeri, bilirsiniz ki, önemlidir. Bir litre suda yüz gram kiraz sapı kaynatarak, idrar söktürmek için içerler. Ancak böyle sade kiraz sapının suyu lezzetsiz olduğundan, bazıları gene bir litre suya 30 gram kiraz sapı koyup kaynattıktan sonra yarım kilo kiraz (sapı değil, yemişi) yahut mevsimine göre dilim dilim kesilmiş elma üzerine dökerler. Daha sonra süzerek içerler.

Kirazın yemişi de, hâlâ, linet [ishal] için tavsiye edilir. Kirazdan yapılmış şurubu bile ilâç diye kullananlar vardır. Onun ilâç olmasından vazgeçilerek sadece yemiş olarak yenilmesine gelince, bu yıl kiraz yemeğe kudretiniz yeterse, şüphesiz lezzetli bir meyve yemiş olursunuz. Şu kadar ki, bu zamanda kirazın pahasına bakılınca, ondan yiyebilmek için daha lüzumlu ve daha ziyade besleyecek gıdalardan mahrum kalmak gerekecek. Ondan dolayı kirazın analizini, besleme kudretini söylemeğe lüzum görmüyorum. Kiraz böyle pek kibar ve pahalı bir yemiş kaldıkça onu manav dükkânlarında sadece seyrederiz.” (Ulus’tan G.A., “Kiraz Ağacının Anavatanı”, Akgün Gazetesi, 14.07.1938).

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık