RÜSUMAT-4 ve EYNESİL (3)
Rüsumat-4 gemisinin başından geçenleri; 1921’de Ordu ilimizde düşman gemileri tarafından yapılan saldırılarından kurtarılmasını ve belediye ile halkın Ordu’daki özverili çalışmalarıyla Rüsumat-4’ün tekrar yüzdürülmesi ve görevine devam etmesini, Eynesil’de Yunan muhribi ve Dafni torpidobotunun saldırılarıyla ağır hasarlar aldığını, ardından Eynesil’de mahalli halkın yardım ve destekleriyle Rüsumat-4’ün kurtarılmaya çalışıldığını ancak tekrar saldırıya maruz kalarak kullanılamaz hale geldiğini Rüsumat serisinin 1 ve 2 numaralı başlığında ayrıntılarıyla aktarmıştık. Bu yazıda ise Rüsumat-4 hakkında önemli bilgiler veren Erol Mütercimler’in “Bu Vatan Böyle Kurtuldu” adlı eserinden (ss.421-435) bazı aktarımlarda bulunacağız.
Mütercimler’in yukarıda zikredilen eserinde, Rüsumat-4’ün fiziki özellikleri ve genel durumu hakkında verilen bilgilere bakıldığında geçekten bu gemi, kapasitesinin çok üstünde önemli görevler üstlenmiş ve Eynesil’de uğradığı en son saldırıyla kullanılamaz duruma gelinceye kadar bu görevleri başarıyla yerine getirmiştir.
Mütercimler Rüsumat-4’ün genel durumuna dair şu bilgileri aktarmaktadır: “Rüsumat Anadolu donanmasının en köhne gemilerinden biriydi. Yapım yılı o zaman bile bilinmiyordu. 85 tonluk bu geminin 50 yılık olduğu sanılıyordu. Bu balıkçı teknesi ulusal güçlere katıldıktan sonra ilk serfini 12 Kasım 1920’de Tuapse’ye yaptı. Ondan sonra da hiç durmamacına çalıştı. Fırtınalı havalarda teknesinin saç levhaları zangır zangır titrer ve delindikçe çimentoyla yamanırdı. Tekneye içinden bakılınca geminin betondan yapıldığı izlenimi uyanırdı. Ancak Kuvayı Milliye ruhundan aldıkları güçle Türk denizcilerinin elinde böyle bir tekneyle bile Karadeniz’de destanlar yaratılmıştır. Paçavralarla, betonlarla ziftlerle yamanarak dümen tutan bu gemilerin yarattığı olaylar benzerlerine dünya denizcilik tarihinde kolay kolay rastlanamayacak olaylardır…”
Mütercimler’in aktarımlarında, Rüsumat-4’ün komutanı Yüzbaşı Mahmut (Gökbora)’un gözü karalığı ve soğukkanlılığı ile tanındığı, neşeli biri olmasından dolayı da “Paskal” adının takıldığı bilgisi ver almaktadır Rüsumat-4’ün Eynesil kıyılarında düşman gemilerince saldırıya uğradığı yer ve süreçle ilgili eserde yer alan bazı ifadeler şöyledir:
“… Birdenbire İnesil köyü önlerinde yağmurun ve havanın yaptığı sis tabakaları arkasında bir duman belirdi. Uzaklık bir ya da bir buçuk mildi. Rüsumat’takilerde bunun Trabzon’dan kalkan bir İtalyan yolcu gemisidir kansı uyanmakla birlikte, düşman gemisi olma olasılığını da göz ardı etmediler. Gene d ne olur ne olmaz diyerek kendilerini güvenceye almak için de kıyıya yaklaşmaya başladılar. Bir kez daha heyecanlı anlar başladı. Rüsumat’ın vardiya subayı Üsteğmen Reşat ufuktaki görüntülerin belirginleşmeye başladığını söyledi. Komutan köprü üstüne geldiğinde duman ikilşemişti. Gemilerin tüm ayrıntıları ortaya çıkmıştı, iyice gözetlendiğinde bunların Yunan savaş gemileri olduğu açıkça belirlenmişti. Komutan biraz daha kıyıya sokulmak için “sancağa gel” emrini verdi. İnesil deresi önlerine gelmişlerdi ki iki düşman gemisini de tüm çıplaklığıyla karşılarında gördüler…” Eserde, Rüsumat-4’e yalpan düşman saldırılarının ayrıntılarına yer verilmiş ise de olayın gelişme kısmını daha önceki yazılarımızda aktardığımız için burada tekrara düşmeye gerek yoktur. Ancak Rüsumat-4’ün Eynesil kıyılarında uğradığı ilk ve ikinci/son saldırı arasında gemi mürettebatıyla Eynesil halkının birlikte verdiği mücadeleye dair eserdeki bazı ayrıntıları da nakledeceğiz:
“… Gemi komutanı Görele postahanesine kadar giderek olayı telyazı ile Trabzon’daki Deniz Komutanına bildirdi (…) Telyazıyı alan Trabzon postahanesi zaman yitirmeden komutanlığa götürdü. Trabzon Nakliyat-ı Bahriye Komutanı Binbaşı Fahri birkaç gün sonra İnesil’e “tecrübe romorkörü”yle bazı araçlar gönderdi. Bu yardım gelene dek, Rüsumat’ın kahraman denizcileri İnesil halkıyla birlikte gemiyi yüzdürmeye giriştiler. Ancak kıyıda çatlayan dalgalar teknenin kurtarılma girişimini engelliyordu (…) Tecrübe romorkörünün getirdiği araçlarla çalışmalarını hızlandırdılar. Bu işe köy halkı da candan katılıyordu. Havanın durgunlaştığı her an canla başla çalışılıyordu. Bir yandan su boşaltılıyor, öte yandan dalgalar çok daha fazlasını geminin içine sokuyordu. Yorulmadan, yılmadan, usanmadan her gün çalıştılar. Ancak su hiç azalmıyordu…” (Kaynak: Erol Mütercimler, Bu Vatan Böyle Kurtuldu, Alfa yay., 12. Baskı, İstanbul 2005, ss. 421-435).
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.