ZEMHERİ VE GÜCÜK AYLARINA DAİR BAZI MAHALLÎ NOTLAR (2)
-Geçen haftanın devamı-
Muhtemelen burada toprağın ısısının artmış olduğunun veya karın su oranının yüksek olduğunun deneyimlenmişliği aktarılmaktadır. Ek olarak halk takvimine dair bu aktarımlarda; “Ya başım ya beşim: Gücük biri. Fırtına Gücük birinde geldi zaten, daha Gücük başında çıktı bu…” şeklinde bilgi aktarılmıştır (Namık Topal ile yapılan görüşme, 14 Şubat 2021).
Yine, Espiye yöresindeki halk anlatılarına göre; Gücük ayının 18. gecesi (miladi 3 Mart) “Kesikbaş Gecesi”dir. Kesikbaş gecesi denilmesinin nedeni de şöyle anlatılır: “Peygamber efendimizin zamanı imiş. Devler adam yermiş. Bir adamı dev, kuyuya götürmüş de başını kesmiş; baş yuvarlanmış gitmiş, gövdesini alıp götürmüş kuyuya dev… Baş, gelip Hz. Ali’ye şikâyet etmiş devi. Sonra yuvarlanarak gitmiş. Hz. Ali gidip devi kesip, kuyudan adamın gövdesini alıp getirmiş; o gece bitişmiş baş gövdeye, bu olay gücük ayının 18’i gecesi olmuş. O gecenin adı Kesikbaş Gecesi kalmış bundan dolayı. Bu gecede kar da yağsa, aş aşlasan o günde bitiyor, derdi rahmetlik babam.” (Muhittin Güç ile yapılan görüşme, 9 Şubat 2021).
Bu anlatıda, “kesik başın gövdeye bitişmesi”, halk arasında bir keramet olarak kabul edilmiştir ve buna isnaden Gücük ayının 18. gecesinin de (miladi 3 Mart) kerametli, bereketli bir gece olduğuna inanılmıştır. Kesik başın gövdeye bitişmesi ile meyve fidanının aşılanması arasında manevi bir bağ kurulmuş, aşılanan ağacın bu gecede “kar da yağsa” tutacağına inanıldığı aktarılmıştır.
Eynesil’den Namık Topal ile yapılan görüşmede ise bu gecelere “kesikbaş gecesi” denilmesinin nedeni, yöre insanının fidan üretim teknikleri ile ilgilidir: Topal; “Kesikbaş dediğimiz, dalından keserek fidan üretme (kalem ve anaç kullanılarak yapılan aşılama işlemi) işine bizde ‘kesikbaş’ derler. Muhtemelen fidan aşılama tekniği ile söz konusu hikâyenin adı arasındaki benzerliğe istinaden bağlantı kurmuşlardır” demiştir (Namık Topal ile yapılan görüşme, 14 Şubat 2021).
Kesikbaş hikâyesinin Anadolu’da ve dışındaki farklı coğrafyalarda pek çok varyantı bulunmaktadır. Yöremizde ise söz konusu hikâye, kısaca bu şekilde aktarılmaktadır. Süleyman Çelebi’nin yazdığı Vesilet’ün-Necat’ta yer almadığı halde, sonradan mevlitlere yer yer dâhil edilmiş olan “Kesikbaş Hikâyesi”, Hz. Muhammed’e ve Hz. Ali’ye duyulan sevgi, şükran ve hayranlık duygularının bir göstergesidir “Özellikle Makedonya, Bulgaristan ve Yunanistan’da halkın Vesîletü’n-Necât metni içine dâhil ettiği Hikâye-i Deve, Hikâye-i Güvercin, Hikâye-i Kesikbaş gibi Mevlid kıssaları da ilave edilerek daha uzun okunmaktadır. Agide tercümesi ve bazı Boşnakça mevlidlerde de bu kıssalardan bazılarına yer verilmiştir.”; Mevlid Külliyâtı, Süleyman Çelebi Vesîletü’n-Necât ve Tercümeleri–I, Ed. Bilal Kemikli, Diyanet İşleri Başkanlığı yay., Ankara 2016, s. 382.
Bu konuda ayrıca bkz. Necdet Şengün, “Hz. Fatıma Mevlidi ve Vesiletü’n-Necat İle Mukayesesi”•, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi XII/2- 2008, s. 425, ss. 419-438).
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.