SAVAŞ YILLARINDA EYNESİL-GÖRELE YÖRESİ-1
Giresun yöresi, Osmanlıların 1461’de Trabzon Rum Devleti’ni kuşatarak kendine bağlamasından daha önce Türk yurdu haline gelmiştir. Bu yıllar, Osmanlı’nın doğuda ve batıda sınırlarının genişlediği yıllardır. Trabzon’un fethinin gerçekleştirildiği sıralarda, Osmanlı ordusu Atina Dukalığı’nın ve Mora’nın tamamına yakınını ele geçirmiş, Ege’nin her iki yanındaki kara parçalarında Osmanlı Devleti’ni egemen kılmıştı. Doğu-batı istikametinde giderek büyüyen Osmanlı Devleti, batı merkezli olarak Hıristiyan toplumunun bugüne dek büyüyerek gelmiş kinlerinin hedefi olmuştu. Avrupa’da git gide artan İslamofobi ve Türkofobi’nin kaynaklarına inildiğinde, Hıristiyan dünyasının yabancı korkusu (xenophobia) etkenin batı belleğinde köklü bir yeri olduğu anlaşılmaktadır.
Avrupalı devletlerin Osmanlı’ya karşı aldığı ortak tavır, onların bugünkü politik yapısına da ışık tutmaktadır. Megali İdea ülküsüyle genişleme hedeflerinden hiç vazgeçmeyen ve Avrupa’nın bazen gizli, bazense açık olarak sürekli desteklediği Yunanistan, ilk seçimini 1844’te yapmıştı. Seçime, ülkedeki “Rus partisi”, İngiliz partisi”, “Fransız partisi” ve Yunan partileri katılmıştı. Seçimin ardından Fransız partisi iktidara geldi. Tepedelenli Ali Rıza Paşa’nın yanında doktor göreviyle bulunan ve bu sırada siyasi deneyim elde eden Fransız partisi başkanı Kolletis, 14 Ocak 1844’te Yunan anayasası yapılırken Yunan Megali İdea’sının “Büyük Yunanistan” hayaline dair bir konuşma yapmış, bu konuşmada; Yunanistan’daki Yunanlılar gibi Yanya’da, Serez’de, Edirne’de, İstanbul’da ve Trabzon’da yaşayanların da Grek olduğunu vurgulamıştı. Tarihsel hiçbir gerçekliğe dayanmadan yapılan bu politik konuşma, büyük Yunan ütopyasının bir yansımasıydı. Nitekim Yunan emperyalizminin Karadeniz üzerine ürettiği söylemlerin bilimsel bir kıymeti bulunmamaktadır. Aynı söylemler, Milli Mücadele’de de politika olarak sürdürülmüştür. Ancak Giresunlu gönüllülerden oluşan, başlarında Osman Ağa ve Binbaşı Hüseyin Avni Bey’in bulunduğu 42. ve 47. Gönüllü Alaylar, Milli Mücadele döneminde Yunan Megali İdea’sına en sert biçimde cevap vermiştir.
1914-1918: Birinci Dünya Savaşı yılları… Savaşın etkileri yörede çok çabuk görülmeye başlanmıştı. Yöre halkı gıda bulamaz hale gelmişti. Yetkililer, Ziraat Bankası’nın yöreye 15 ton mısır dağıtmasını talep ettiyse de banka bu yardımı mevzuata aykırı bularak reddetti. Banka yetkilileri, talebi ve karşılanamama gerekçesini Dâhiliye Nezareti’ne bildirdi. Yöre halkı, hem savaşla hem de açlıkla karşı karşıya kalmış ve kendini çok cepheli bir mücadelenin ortasında bulmuştu.
Giresun gençleri askerlik için ülkenin en uç sınırlarına kadar gitmiş, geride kalan aileleri Rus işgalcilere karşı savunmaya geçmişlerdi. Savaş ve kargaşa döneminde 1918’de Bağdat’ta askerliğini yaparken İngilizlere esir düşen Göreleli Kâtip Rüstemoğlu Abdülhamid’e ait mektuplar, anı, belge, bulgu ve notlar, dönemin koşullarını halk perspektifinden anlamada oldukça önemli materyallerdir.
Nisan 1915’te İngilizlerin kuşattığı Basra’yı geri almak isteyen Osmanlı ordusu “Şuaybiye Savaşları” olarak bilinen harekâtta yenilmiş ve birçok asker ve kamu çalışanı esir düşmüştü. İngiltere bu dönemde dünyada ilk kez “sivil esir sistemi”ni kullanan ülke olmuştu. Osmanlı’nın bitkin düştüğü 1917-1918 yıllarında İngiliz ordusu, beraberindeki Hint ordusuyla art arda Bağdat’a saldırılar düzenledi. Güçsüz kalmış Türk ordusu bu saldırıların karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı. Çekilirken çembere düşen orduda 5000 kişiye yakın asker, İngilizlerce esir alındı. Bağdat’ta ve Basra’da büyük esir kampları kuruldu. Burada esir alınan askerlere dair Avustralya devlet arşivinde bulunan ve BBC tarafından yayımlanan önemli görüntüler bulunmaktadır. Bu görüntülerden anlaşıldığı üzere, İngiliz ve Hint askerleri Türk esirlere zulmetmiştir. Esirlerin nakli esnasında Dicle’den su içmeye çalışan Türk esirler Hint askerler tarafından acımasızca kırbaçlanmaktadır. Esirlere ancak hayatta kalacak kadar ekmek verilmektedir… (Devam Edecek)
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.