BİR YUDUM DÜNYA
Epeydir ara verdiğimiz edebiyata dönelim dedik, bu yazımızda. Kalbin, yanmakla yağmak arasındaki narin derinliğine, hayatın asi yanlarından hüznün limanına çekelim dedik, aldığımız nefesleri. Edebiyatın edep penceresinden bakıp, ruhumuzu işitmeye geldiğimiz dünyayı bir başka hatırlayalım, istedik. Daha duygularımız yüzüme yazılmamışken ve daha aklımız alnımızın tahtına oturmamışken, annemizin kalp atışlarıyla fark ettiğimiz ruhumuza dönelim, dedik. ”İnsanın ruhu, görülmez ama işitilir, o ilâhi lütuf yalnızca bir sesle ele verir kendini” diyerek ömür nöbetini o sesin gölgesinde bir şiirle tutalım, istedik;
dün gece bir rüya gördüm
dün’yaya gelmişim güya
dediler
al sana dünya sür’meli dünya
ister gönlüne sür yak kibrini
ister gözüne sür kapat kirini
al sana ayna bak bak b/oyalan
ister saçını tara ister kalbini
al sana kuyu düş istersen içine
ister Yusuf ol ister Züleyha
al sana devran vakti çalmaya
çıkmadan vakit ister gül ister ağla
al sana bir av partisi
ister av ol ister avcı
hepsi bir demlik ömür
tadına var ama
bi’çare ol çare olmaya
unutma! refakat ediyorsun
havaya, suya, toprağa
refakatçı kartını alacaklar bir gün
karneler dağıtılacak vakti gelince
her can sobelenecek
oyuncakların alınacak elinden
kaçak geçilmiyor sırattan
dertli bir türküye kanmaz münker ve nekir
sonra uyan uyan dediler;
“eşhedü…” vakti
anladım hem yalan hem alan dünya…
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.