Bizim Temel 60 katlı bir gökdelenin en üst katından bir şekilde aşağıya düşer. Katlar arasında hızla inmektedir, 50-40-30-20-10 derken tam 1.kata yaklaştığında içinden şöyle der;  “Allah’ım sana şükürler olsun, bu kata kadar ölmeden gelebildiysem  zaten birinci kattan düşsem de ölmem…”

Ülkemizde eğitim öğretim alanında söz sahibi nice bürokratın tıpkı Temel gibi hızla aşağı doğru düştüğünü herkes görüyor. Bu durum sayın Cumhurbaşkanı’nın çok haklı olarak “Türkiye de iki şeyi halledemedik,  biri millî eğitim, diğeri millî kültür” demesinden belli değil mi?  Mesela; eni konu düşünmeden, Cumhurbaşkanına bu konuda acele etmenin risklerini rapor etmeden TEOG’u kaldırıp yerine MİS(Millî İzleme Sınavı) gibi yeni bir sınav sistemi getirmeye çalışanlar. Mesela; “28 Şubat süreci bu ülkede mesleki eğitim bitirdi” deyip on beş yıl boyunca bu konuda hiçbir şey yapmayan,  mesleki eğitimin cenazesini kaldırmaya hazırlananlar. Mesela; “Velilerin parası dershanelere akıyor” deyip dershanelerin yerine “öğretim kursu” “etüt merkezi” ikâme edip çok daha fazla paranın buralara akmasını seyre dalanlar.Başka bir deyişle lise ve üniversiteye giriş şartlarını eğitim öğretim üzerinden öğrenci ve  velilerin sömürülmesine uygunluğunda ısrar edenler. Mesela; müfredatın yenilenmesine paralel olarak yeniden yazılan ders kitaplarında bir sürü arızaya sebep olanlar. Mesela; LGS ve LYS’nin selasını okuyup YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı)’icat eden, sınava girecek  öğrencilerin  insan   olduğunu  unutup onları hesap makinası sanan,  eğitimle ilgileri öğrenci veli seviyesinde bile olmaktan uzak profesör ünvanlı akademisyenler.  Mesela; herkesi üniversite mezunu olmasını dayatan sistem sayesinde  okulların camını silecek, paspasını yapacak, kaloriferini yakacak kimsenin bulunamayışına sebep olanlar. Mesela, sürekli değiştirilen  sınav sistemleri yüzünden  öğrenci ve velilere dokuz doğurtanlar…Kendileri aşağı düşerken hükümeti de iktidardan düşürmek için kolları sıvayan bürokratlar…Say say bitmez!

Altmış katlı gökdelenden aşağı düşen Temel’in sonu ne oldu, başına ne geldi Allah bilir! Ama bizim bürokratların başına bir şey geldiği yok. Öyle ya herkesin bir dağı var, ağası var, dayısı var, herkesin cillop gibi kallavi kartviziti var. Acelecilikten doğan acemiliğin on beş yıldır sürmesinin başka hangi açıklaması olabilir ki!