CÜBBEYİ ÇIKARMASI GEREKENLER!
Önce bilindik bir hikaye…Günün birinde yaralı bir kuş Hz.Süleymana(As)a gelerek, bir dervişin kanadını kırdığını söyler. Hz.Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırarak sorar “bu kuş senden şikayetçi, kanadını kırmışsın?” Derviş kendini savunarak “sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı, ben de üzerine atladım, tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı” Bu sefer Hz.Süleyman kuşa dönerek “derviş haklı, sen niye kaçmadın, üstelik sana sinsice yaklaşmamış, bir de şikayet ediyorsun?” der. Kuş, cevaben “Efendim, ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım, derviş birinden zara gelmez, Allah’dan korkar diye düşündüm, o yüzden kaçmadım.” Hz.Süleyman bu savunmayı haklı bulur ve kıssasın yerine getirilmesi için “ kuş haklı, dervişin kolunu hemen kırın” emrini verir. .O an kuş ”sultanım, sakın öyle bir şey yapmayın” diye ileri atılır. Hz.Süleyman kuşa sebebini sorduğunda, “efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynısını yapar. Siz en iyisi mi bunun üstündeki derviş hırkasını çıkarın. Çıkarın ki benim gibi kuşlar bir daha aldanmasın…”
Bu hikayeyi neden anlattım? Geçen Cuma namazını bir yaylanın çok büyük bir camiinde kıldım. Namaz öncesi malum vaaz, dîni sohbet olur. Emekli olalı yıllar olmuş bir din görevlisi çok bilmiş bir eda ile Kur’anı doğru yani tecvidli okumanın önemini anlatıyor. Konuyla ilgili onca hadis varken şu hadisi şeriife sığınıyor; “benden sonra öyle bir kavim gelecek ki Kur’andan okudukları boğazlarından aşağıya geçmeyecek” Hadiste geçen hançere yani boğaz kelimesinden hareketle Kur’anı doğru okumak için boğazı iyi kulanmak gerektiğini vurguluyor. Namazdan sonra yanına giderek “hocam, bu hadisten benim anladığım şu, öyle bir zaman gelecek ki insanlar Kuranı okuyacaklar ama okudukları kalplerine inmeyecek, davranışlarına dönüşmeyecek” Bana verdiği cevap “ben bu anlayışı kendime hakaret sayarım…” Buyurun burdan yakın! İnanın çok üzüldüm…
Bu cânım ülkede cübbesini çoktan çıkarması gereken o kadar insan var ki…Hitap ettiği insanları hâlâ kendisinden yüz yıl geride sanan emekli din görevlileri, bilimin gerisinde kalmış üniversite hocaları, adaletle hükmetmeyen hâkimler, hakkı savunmayan avukatlar, modası geçmiş yetersiz siyasiler, liyâkatsiz yöneticiler, hâlâ kendi öğretmenlerinden öğrendiklerini öğrencilere anlatmayı öğretmenlik sananlar…Hayal ettiği insan olmaya çalışırken içindeki insanlığı unutanlar, harcayanlar. Say say bitmez…
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.