DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

EYNESİL YÖRESİNDEN ATMA TÜRKÜLER (5)

3 yıl önce
2.025 kez görüntülendi

Resim bulunamadı
Reklam

(Geçen haftanın devamı)
“Kesteneyim kestene / Vurun beni yapıya” derken, kestane ağacından elde edilen “tahta” kast edilmiştir. Yöremizde eskiden, betonarme evlerin yaygın olmadığı ve imkânların kısıtlı, insanların yoksul olduğu dönemlerde, evlerin tamamına yakını, ormandan kesilen kestane ağaçlarının büyük hızarlarla (kol gücüyle işletilen tezgâhlarda) tahtaya dönüştürülmesiyle yapılmıştır. Bu işe “hızar çekme”, bu işte çalışanlara da “hızarcı” denirdi. “Hızarcılık” herkesin yapabileceği bir zanaat değildi; hem kol gücü hem de el becerisinde incelik istiyordu. Burada bir ayrıntı verdikten sonra, söz konusu atma türkünün son iki dizesinde asıl mesajın verildiğini görüyoruz: “Gözlerini sevdiğim / Çıkmaz oldun gapıya.”
Burada aktarılan ve içinde “kestane” geçen dörtlüklerden anlaşılacağı üzere; yöremizde “kestane” sözcüğü, yerine göre farklı anlamlarda kullanılıyor: Kestane meyvesini, kestane tahtasını ve aşağıda görüleceği üzere, kestane ağacını da kast ediyor:
“Kesteneyi budallar / Işkın sürmesin deyi” dizelerinde kestane ağacının filiz vererek etrafını kaplamaması, gölge etmemesi için budandığı ifade edilmeye çalışılıyor. Buradaki “ışkın” sözcüğü yukarıda belirttiğimiz üzere, “sürgün, filiz” anlamındadır.
Yazının başında aktarılan “Ah dere gumlu dere / Bulanık akıyosun / Gözlerimin içine / Ne dertli bakıyosun” şeklindeki atma türkü, Eynesil yöresine özgü olsa da farklı varyantları komşu yörelerin türkülerinde de bulunmaktadır. Örneğin, Yücel Paşmakçı’nın derlediği, Süreyya Davulcuoğlu’nun seslendirdiği Ağasar Dereleri’nin (Trabzon) son kıtası olan; “Ağasar dereleri / Okarı akayusun / Gözlerimin içine / Sevdali bakayusun” ile yukarıdaki dizeler belli ölçüde benzeşmektedir. Eynesil’den derleyerek aktardığımız atma türküler arasında yer alan; “Dumanlı dağlarına / Ben de duman olayım / Aç da gel gollarını / Gız sana sarılayım” şeklindeki atma türkü ile Görele yöresine özgü Picoğlu Osman’ın türkülerinden biri olan Romiko Horon’ın altıncı kıtası (ilk nakaratla birlikte) arasında bir benzerlik vardır: “Duman duman üstüne / Ben de duman olayım / Aç da gel kollarını / Bağyanım dolanayım”…
Bu benzeşmeler söz konusu olsa da; Ağasar, Görele, Eynesil yörelerindeki bu tarihi türküler, birbirinden etkilenmiş olsalar da bu durum türkülerin özgünlüğünü asla bozmaz. Zaten hangisinin hangisinden etkilenerek yeniden şekillenmiş olduğu belli olmaz; dahası, her benzeşme de bu meyanda değerlendirilemez. Bazen rastlantısal da olabilir. Çünkü bahsi geçen bu üç yöre (ki zaten Görele, 1960 öncesi Eynesil’i de içine almaktaydı) sosyal yaşantı ve gelenekler ile gündelik hayattaki temel meşgaleler bakımından ortak bir geçmişe sahiptir. Bu yörelerin türkülerinde dağ, duman, sis, tepe, dere, taş, yayla, çeşme, soğuk su, koyun, keçi, gibi imgelere sıklıkla rastlanmaktadır. Bunların yanı sıra, “gaş” yani uçurum ya da “yar”, bölge genelinin fiziki yapısıyla ilgili olarak türkülerde sıklıkla yer bulmuştur. Yörede en yaygın ağaç türü olan kızılağaç ve kestanenin yöre türkülerinde çokça yer almış olması da aynı çerçevede değerlendirilmelidir. Kısacası eskiden bir olayı, bir durumu, bir şahsı konu alarak yakılan türküler, yöremizin gündelik işlerini, ana meşgalesini, kişiye, topluma ve dünyaya bakışını, dahası iç sesini yansıtmaktadır. Türkçenin en eski, kaybolmaya yüz tutmuş sözcüklerini de içeren bu türküler, kültür tarihimizin en samimi kaynaklarındandır. Bu nedenle, Eynesil’den, Sayın Sezgin Alemdar’dan edinmiş olduğumuz bu türkülerin kayda geçmesi düşüncesiyle bu yazıyı hazırlamış bulunuyoruz ve Sayın Alemdar’a tekrar teşekkür ediyoruz.
Kaynaklar: Sezgin Alemdar ile yapılan görüşme, 13.11.2020
Mevlüt Kaya, Eynesil Tarihi ve Kültürü, Arı Sanat yay., İstanbul 2017.
Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati’t-Türk, Kabalcı yay., çev. Seçkin Erdi-Serap Tuğba Yurteser, İstanbul 2005.

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık