DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

GİRESUN YÖRESİNDE BAZI ANLATILAR (1)

3 yıl önce
2.150 kez görüntülendi

Resim bulunamadı
Reklam

Halk anlatıları (efsane, masal, eski olaylar, vs.), bağrından çıktığı yörenin kültürel köklerine dair önemli şifreler içermektedir. Öyle ki halk anlatıları, yöre insanının geçmişte kalan gündelik yaşamına, olaylara bakış açılarına, inanışlarına, eğitime, kültüre; insana bakış açılarına dair sözlü veriler barındırmaktadır. Bu yazıda, Giresun’un Dereli ilçesinin Bahçeli (eski adıyla Geğrez) mahallesinden derlediğimiz bazı halk anlatılarını nakledeceğiz. Bu sözlü verilerin kayda geçirilmesi, hem yöre kültürünün hem de Türk kültürünün havuzunda bir yer edinmesi, unutularak yok olmasının önüne geçecektir.
Söz konusu yörede adı geçen “Sarı Gelin Efsanesi” şöyle anlatılmaktadır:
“Muhacir Yeri” adıyla anılan bir yer için eskiden ölen bir Rum gelinin hikâyesi anlatılmaktadır. Genç yaşta ölen gelinin ruhu bazı gecelerde, bazı insanlara görünürmüş. Sarı Gelin’i gördüğünü söyleyen kimseler, gördüklerini şu şekilde naklediyormuş: Sisli ve kapkaranlık gecede, ışıkların içinden sarı saçlı bir genç kız çıkarmış; etrafında da on iki tane ışık topu döner dururmuş. Gören kimseler ise o anda donar kalır, hareket edemezlermiş. Aynı efsaneye bağlı bir hikâye de şöyledir: Miras yoluyla Muhacir Yeri’ne sahip olan birisi, yerinin sınırlarını belirlemek için kazıklar hazırlamış ve kazıkları oraya taşımış. Daha ilk kazık çakılırken yarısına dek toprağa gömülmüş ve o anda etrafa çok kötü kokulu bir duman yayılmış. Kazığı çakan kişi günlerce hasta olup yatmış ve yaşamı boyunca bedeninde çirkin lekeler oluşmuş. Sarı Gelin kazığı çakan kişiyi lanetlemiş.
Yörede anlatılan başka bir anlatı da “Gökten İnen Kandiller”dir: Köyde tanınmış, saygın bir yaşlı kadın varmış. Kuşluk vaktinde kalkar, su almak için evinin önünde bulunan çeşmeye gidermiş. Henüz güneş doğmadan, yine bir gün su almak için çeşme başına inmiş. Gökyüzünde üç ışık belirdiğini görmüş. İzlemeye devam etmiş. Yaşlı kadının “kandil” diye adlandırdığı bu ışıklar kendisine doğru yaklaşıyormuş. Kadın git gide çok korkmaya başlamış; ışıklar yere doğru iniyormuş. Kadın korkudan iyice hareketsiz kalmış. Tarifine göre kandiller birer öküz büyüklüğünde imiş. Etrafa yaydıkları ışıklar ise insanı kör edecek kadar kuvvetliymiş. Kadın korkudan dualar etmeye başlamış ve en sonunda olanca gücüyle çığlık atmış. Evdekiler uyanmış ve kadının yanına koşuşmuşlar. Ancak onlar gelinceye dek kandiller göğe yükselmiş. Ardından, kandiller hızlı bir şekilde ışık izi bırakarak aşağı yönde uçarak kaybolmuşlar. Olayın bu son kısmını, yaşlı kadının çığlığını duyup evden gelenler ve köylülerden bazıları görmüşlerdir. “Gökten inen kandiller”, yıllar sonra yörede yaşanan uzun kıtlığın habercisi olarak yorumlanmış.
Yörede anlatılagelen, eskiler arasındaki bir inanma yahut efsaneye dayanan “Öküzbalık ve Sinek” hikâyesi vardır ki bu da şöyledir: Dünya, Öküzbalık’ın iki boynuzu arasındaymış ve dünyanın bulunduğu boşlukta sürekli bir sinek uçak uçuyormuş. Ay tutulması için, bu sineğin dünyaya yaklaştığı ve ayın önüne geldiği söylenirmiş. Ay tutulunca insanlar dışarı çıkar, sineği korkutmak ve oradan uzaklaştırmak için tencere çalar, gürültü çıkarırlarmış. Yanı sıra bağırıp çağırırlarmış. Silahı olanlar silah patlatırmış. Sinek korkarak kaçmadığında dünyayı boynuzları arasında tutan Öküzbalık rahatsız olup silkelenirmiş ve dünya sallanarak alt üst olurmuş. Deprem böyle olurmuş.
Her yörede dünyanın biçimi, konumu, ay ve güneş tutulması gibi hususlarda yukarıdaki anlatıya benzer halk efsaneleri bulunmaktadır. Bilimsel gelişmelerin henüz toplumun her kesimine, bilhassa kırsala ulaşamadığı çağların ürünü olan bu inanmalar, bilimin, eğitimin, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla “inanma” olmaktan çıkmış, söz varlığı içinde salt bir anlatı olarak kalmıştır. Ancak anlatıda geçen “öküz, sinek, tencere çalma, silah atma, bağırma” gibi ibareler insanların bilmediğini, bildiklerinden yola çıkarak tasvir etmesiyle ilgili olmakla birlikte, en eski Türk geleneklerinin son asırlara dek taşındığının göstergesidir. Yazıda aktarılan diğer anlatılar da içerdiği imgeler bakımından ayrıca ele alınmalıdır: Örneğin, “gelin” anlatısı Anadolu’da değişik versiyonlarıyla çokça bulunmaktadır ki sadece Giresun yöresinde bile pek çok “Gelin Kayası” anlatısına rastlamak mümkündür. Yörede mevki adlarında da “Gelin Kayası /Gelin Kaya”ya rastlanmaktadır. Sarı Gelin efsanesinde dikkat çeken bir imge de “on iki tane ışık topunun dönmesi”dir. Buradaki sayı ve dönüş hareketi rastgele birer olgu olmamakla birlikte, diğer anlatıdaki “erken kalkma, kuşluk vakti, kandil, üç ışık, ışıkların gökten inmesi” gibi imgeler de rastlantısal ve sıradan değildir.-Devamı Haftaya-

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık