DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

GİRESUN YÖRESİNDE BAZI ANLATILAR (3)

3 yıl önce
2.127 kez görüntülendi

Resim bulunamadı
Reklam

(Geçen haftanın devamı)
Hızır İlyas kültü, ya da Hıdırellez inanmaları asırlardır Türk dünyasında varlığını sürdürmektedir. Hıdırellez, “Hızır ve İlyas peygamberin yılda bir kere bir araya geldikleri gün” olarak kabul görmekle birlikte, zamanla yalnız Hızır olarak anılmaya başlanmıştır. Halk arasında Hızır’ın yardıma ihtiyacı olanlara yardım ettiğine, hasta olanlara şifa verdiğine, insanlara uğur getirdiğine inanılır (Erman Artun, “Türk Halk Kültüründe Hıdrellez”, Ç.Ü. Türkoloji-Makale Bilgi Sistemi, no: 1575, 07.05.2007, s.1). Bunların dışında Giresun yöresinde çeşitli Hızır anlatıları vardır ve bu anlatıların kiminde Hızır yardıma muhtaç bir insan kılığında görünür, yardım veya yemek ister. Kimi zaman karnı aç bir dilenci, kimi zaman da yolda kalmış bir yolcu formunda insanlarla karşılaştığına, onları sınadığına inanılır. Eğer Hızır’a yardımcı olunmaz, kötü davranılırsa inanışa göre Hızır o kişiye beddua ederek lanetler. Giresun’un Dereli yöresinde, bu yönde “Hasan Dayı” diye bir anlatı vardır: “Ayı evvelinde insanmış… Hasan Dayı diye anılan biriymiş. Bir gün Hızır dilenci kılığında Hasan Dayı’nın yanına gelmiş. Hızır’ı dilenci sanan Hasan Dayı hemen orada bulunan bir posta girerek kendini gizlemeye çalışmış. Bunu gören Hızır Hasan Dayı’ya beddua etmiş: ‘Allah seni o büründüğün kılığa soksun bundan sonra!’ demiş. O andan sonra Hasan Dayı ayı oluvermiş”. Bu anlatıdaki inanışa göre Hızır bir insanı sınamıştır, sınavı geçerse o insanın geçimi kolaylaşacak, hastalığı veya diğer sıkıntıları sona erecektir. Ancak tam tersi olduğu için kişi cezalandırılmıştır.

“Hayvanın önceden insan olması, sonradan yaptığı bir hatayla cezalandırılarak hayvana dönüşmesi” inanışına yönelik ve yine Hızır’la birlikte anlatılan “Köstebek” hikâyesi de kısaca şöyledir: “Köstebek eskiden insanmış. Sürekli başkalarının tarlasının sınırını ihlal edince Hızır ona beddua etmiş. Hızır’ın bedduasıyla köstebek insanlıktan çıkmış ve ceza olarak köstebek olmuş.” Kırsal alanda arazi sınırları dere, tepe, sırt, hendek gibi doğal fiziki yapıya endeksli olduğu için arazi anlaşmazlıklarının, sınır kavgalarının eski dönemlerde daha sık olduğu anlaşılmaktadır. İnsanların birbirlerinin tarla, bağ, bahçe sınırlarını ihlal etmemesi için sınır tecavüzünün en büyük insanlık, vicdan suçlarından biri olduğu bilgisi aşılanırdı. Yöre köylerinde “sınır süren (sınırın yerini değiştiren) öldükten sonra hortlar”, “sınır söken (sınır kazığını çıkarıp atan) hortlar”, “sınır süreni toprak kabul etmez” inanışları eskiden pek yaygındı (M. Kaya, Bir Çepni Köyü Tarihi ve Kültürü, 2007, s. 44).

Giresun yöresi anlatıları arasında, “çocukluğun, çocuk bakımının zorluğu” konulu, “Padişah ve Çocuk” adlı bir hikâye de bulunmaktadır. O da şöyledir: “Eski zamanlarda padişah yanındakilere sormuş: ‘Dünyanın en zor işi diyebileceğiniz iş nedir?’ diye. Herkes bir şey söylemiş ama birkaç tanesi, en zor şeyin ‘çocuk bakımı’ olduğunu söylemişler ve ‘küçük çocuğa laf anlatmak çok zor’ demişler. Padişah şaşırmış: ‘Altı üstü çocuk bakımı, neden bu kadar zor olsun ki! Biz ne savaşlar atlattık, ne mücadeleler verdik o da bir şey mi!’ demiş. ‘Yok’ demiş yanındakiler, ‘çocuk bakmak gerçekten daha da zordur’ demişler. İki üç yaşlarında bir çocuk getirmelerini emretmiş padişah, bir günlüğüne çocuk bakımını kendisi üstlenmek, denemek için. Çocuk gelmiş, padişah onu gezdirmiş, oyun kurmuş, oynatmış derken çocuğun karnı acıkmış. Çocuğu tam besleyecek zaman çocuk ‘ben bunu yemem’ diye ağlamaya başlamış ve ‘yoğurt istiyorum’ demiş. Ekmeği de yoğurda doğratmış, karıştırmış. Çocuk tam yiyecekken başlamış yine ağlamaya ‘ben bunu istemiyorum, yoğurtla ekmeği birbirinden ayır’ demiş padişaha. Padişah çok sinirlenmiş, ‘niye ekmeği yoğurda doğrattın da niye ayıklatıyorsun’ diye öfkelenmiş. Dünyada en zor işin ne olduğunu merak eden padişah, ‘çocuk bakmanın’ en zor iş olduğunu kabul etmiş.”

Geçmişte yöre insanının çocuğa ve çocukluğa bakışını, çocuğa yüklediği derin anlamı tasavvur edebilmek açısından önemli bir anlatı olan bu hikâyenin yöre genelinde değişik varyantları bulunmaktadır. Her ne kadar eskiler çocuk bakımının çok zor olduğunu söylemişler ise de “çocuk evin şenliği”, “çocuk olan evde dedikodu olmaz”, gibi sözlü kültürümüzde yer edinmiş söylemleri de miras bırakmışlardır. Çocukların gün boyu usanmadan oyun kurup oynamalarını ise “çocuğun günde 99 çeşit işi olurmuş, bitirmeden asla uyumazmış” inanışıyla ifade etmişlerdir.
-Devamı Haftaya-

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık