DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

GİRESUN YÖRESİNDE EVLENME GELENEKLERİ-2

6 yıl önce
972 kez görüntülendi

GİRESUN YÖRESİNDE  EVLENME GELENEKLERİ-2
Reklam

Düğünden birkaç gün önce oğlan tarafından, komşular düğüne davet edilirdi. Son yirmi yılda davetiye ile düğüne davet etmeler, eski usulü unutturmuştur. Eski usulde oğlan tarafından biri, köyü veya mahalleleri ev ev gezip; “babamın/dedemin selamı var, falan günde düğünümüz var, davetlisiniz” diyerek aileleri düğüne davet ederdi. Geleneksel biçimiyle; yakın akrabalar, komşular ve becerikli kadınlar, düğün hazırlıklarına başlardı. En güzel yemekler yapılır, yufkalar açılır, büyük kazanlarda çorbalar hazırlanırdı. Düğünden önce, kız evinde yapılacak olan kına gecesi için gelin giydirilirdi. Damat, yakın arkadaşlarının refakatiyle tıraş edilirdi. Kına gecesinde tatlılar dağıtılır, müzik şöleni başlardı. Gelin, bir sandalyeye oturtulur, başına kırmızı tül giydirilip avuçlarına kına yakılırdı. Gelinin ağlatılması için kına türküleri söylenirdi. Bu fasıl, gelin ağlayıncaya kadar sürdürülürdü. Arada bir tül kaldırılır, gelinin ağlayıp ağlamadığı kontrol edilirdi. Gelin ağladığında yaşmakla kaplı bir tabağa fındık konularak hep beraber oynamaya başlanırdı. Sonunda fındık tabağının ağzı açılır ve fındıklar havaya saçılırdı.

Düğün günü geldiğinde “düğün uslusu” denilen yetişkin bir erkek, düğün organizasyonuna önderlik ederdi. Düğün yeri, çoğunlukla harmanlar olurdu. Erkek ve kız tarafları heyecanlı bir hazırlık içinde olurdu. “Sinici” denen bir ekip, düğünden bir gün önce, bir sini içerisinde kız evine gelin elbiseleri götürürdü. “Siniciler”, geri dönerken bir sepet içerisinde kız tarafının oğlana aldığı elbiseleri getirirdi.

Düğün günü çalgılar, şenlikler hazır hale getirilir; tüm tanıdıklar, köylüler ve çevre köylüler düğüne gelirdi. Sürekli yemekler verilir, davul, zurna ve kemençeler çalınırdı. Çeşitli oyunlar, karşılamalar ve horonlar oynanırdı. Son zamanlarda, kent merkezinde ve köy düğünlerinde, ikili danslara da rastlanmakta, oyun geleneği giderek değişmektedir. Gelin alınmadan önce, baba evinde elbisesini giymiş olan damat, halk arasında “döşek başı” denilen takı merasimine çıkarılmaktaydı. Yere bir çul veya halı serilir, üzerine bir yastık konulurdu. İki genç, damadın koluna girer ve takılar takılmaya başlanırdı. Takıları “düğün uslusu” olan kişi yüksek sesle anons ederdi. Genellikle eşya, kap-kacak, altın ve paralar, takıları teşkil ederdi. Takı atma töreninin ardından, halk yere çöker ve eller açılırdı. Bu iş için görevlendirilmiş bir hoca önderliğinde, gelin ve damadın geleceği için en güzel dualar edilirdi. Bu törenden sonra, “gelinci” adı altında, düğün ahalisi kız evine giderdi. Kız evinin yakınlarında iple asılmış bir yumurta ile karşılaşılırdı. Oğlan tarafından biri bu yumurtayı vurmadan kız evine varılamazdı.

Eski Eynesil düğünlerine dair Eynesilli Ömer Bodur, şunları aktarmıştır:
“…1964 senesinde askerden geldim, beşinci ayda. Altıncı ayda düğün yapıp evlendim. Kemençeci Kara Osman, düğünümüzde çalgıcılık yaptı. Benim halamın oğlu vardı. O da kemençe çalardı. Kemençe çalarak yanıma geldi, beni karşıladı. Bizde usuldür; ya para vereceksin, ya silah atacaksın… Düğünlerde; iyi elbise, iyi tabanca, ekonomisi düzgün olan içindi… Çeşitli oyunlar oynanırdı. Davul zurna, kemençe çalınırdı. Bütçenin uygunluğuna göre yapılırdı bu işler…” (Ömer Bodur ile yapılan görüşme, Eynesil, 31.05.2017).

Damat tarafında olduğu gibi, geline de kendi tarafında takılar takılır, dualar edilirdi. Düğünün en görkemli anı, bundan sonra gelinle damadın kol kola girerek meydana çıkmasıydı. Çeşitli oyun ve danslarla düğün renklenirdi. Tatlılar, yemekler verilirdi. Türküler, davul, zurna ve kemençeler hiç susmazdı. Çeşitli kutlamalar yapılırken, “düğün uslusu”, diğer adıyla “sağdıç” her şeyi kontrolü altında tutmaya özen gösterirdi.

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık