DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

GİRESUN YÖRESİNDE “KAYNAĞA GİTMEK” (2)

6 yıl önce
812 kez görüntülendi

GİRESUN YÖRESİNDE “KAYNAĞA GİTMEK” (2)
Reklam

Hüseyin Avni’nin bildirdiğine göre, Osmanlı hâkimiyetinin son yıllarına dek Giresun yöresi halkı her yıl şubat ayı sonlarında yaylalara çıkmaya başlardı. Genellikle köylerde çalışacak güce sahip olmayan çocuklar ve yaşlılar, hayvanlarla birlikte yaylaya gönderilirdi. İş yapacak gelinler ve yetişkinler köyde kalırlar, imece usulüyle tarlaları ekerlerdi. Yöre arazilerinin genelde yamaç olmasından dolayı sabanla tarla sürme yaygın değildi. Mayıs ayına dek süren darı ekimi ve tarladan yabani otların iki defa kazılmasının ardından yayla hazırlıkları başlardı. Herkes en güzel kıyafetlerini giyer, yolluk hazırlardı. Erkekler silahlarını kuşanır, kemençe ve diğer çalgılarını yanlarına alırlardı. Her köyden insanlar, ayrı gruplar halinde Perşembe günü toplanır, yola koyulurdu (Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan, “Türk Bayramlarından Otçu Göçü”, Türk Yurdu, sayı: 8/7, 4 Haziran 1331, s. 122-127; İsmail Hacıfettahoğlu, Sakarya Şehidi Hüseyin Avni Bey, Atlas Yayınları, Ankara 2003, s. 153-158).

Yayla yolunda büyük bir şölen olurdu. Erkekler silah atar, türkü söyler, nara atar ve kemençe çalarlardı. İnsanlar, kümeler halinde hem eğlenir hem de çabuk yürürdü. Ortalama bir günlük sürede yaylaya varılırdı. Obalara yaklaşılınca heyecan artar, silah patlamaları dağları inletir, naralar atılırdı. Cuma günü (derim günü=dernek=toplanma) köylüler obalarına vardıklarında toplanıp pazar yerine (derek/derneklerine) varırlar ve bir araya gelirlerdi. Burada büyük bir şölen yaparlardı. Cumartesi günü aynı kutlamalarla köylerine dönerler, fındık bahçelerinin bakımlarını yapmaya koyulurlardı (Alparslan, a.g.m., s. 122-127; Hacıfettahoğlu, a.g.e., s. 153-158). Bu sürece yörede “otçu göçü” denilmekteydi. Otçu göçü, Giresun’un kıyı ilçelerinde rastlanan bir gelenek olmakla birlikte daha ziyade Espiye, Tirebolu, Görele, Eynesil ve Şalpazarı yöresinde yaygındır (Ali Bilir, “Görele Yöresi Yayla Hayatı”, Görele Kültür Sanat Sempozyumu (20 Aralık 2003) Bildiriler, Haz. S. Çiçek-S. Kaya-A. Yüksel, Melisa Matbaacılık, İstanbul 2005, s. 67).

Haziran sonu ile Temmuz (Orak ayı) ortalarına rastlayan otçu göçünde, yayla yolları kalabalık insan kümelerinin kutlamalarının yanı sıra hayvanların çan, kelek ve kor sesleri ile donanırdı. Otçu göçünü anlatan eski kuşak, bu sesleri eşsiz bir orkestraya benzetmektedir (Yalçın Korkmaz, Çocukluğumda Yayla Göçleri, Yaz Yayınları, İstanbul 2016, s. 25-27).

“Türk’ün karnı doyunca gözü yolda olur” (İsmail Tokalak, Bizans-Osmanlı Sentezi, Gülerboy Yayınları, İstanbul 2006, s. 553) sözü, Türklerin bu durumlarını özetlemektedir. Geleneksel yaylacılık yaşantısı, yöre toplumunun hafızasında koşulsuz bağlanmışlık biçiminde yer edinmiştir. Yerel atasözleri de yöre insanının yayla bağımlılığını doğrulamaktadır: “Yazın yayla suyu içmeyen kışın soğuğuna dayanamaz.” (Ahmet Kufacı, Giresun İli Güce Yöresi Araştırmaları, Sonhaber Yayınları, Trabzon 2016, s. 262). “Bir ekmeğin varsa yarısını yaylada ye!” (A. Kufacı, a.g.e., s. 262).

Aksu dergisindeki bazı bilgilere göre, Keşap Nahiyesi’nin Bayrambey, Unaca, Balıklısu köylerinde 1930-1940’larda çeşitli geleneksel şenlikler düzenlenmekteydi. İnsanlar, bu köylerin orta yerindeki Gürlen Çayırı’nda toplanarak senenin en güçlü delikanlısını seçerlerdi: “İçlerinden ne sırtı yere gelmez karayağızlar, ne bazusu bükülmez çelikleşmiş koç yiğitler çıkardı”. Köy delikanlıları güreşirlerdi. Burada, güreşten başka etkinlikler de gerçekleştirilirdi. Mahalli oyunlar oynanır, davul, zurna eşliğinde saatlerce horon tepilir, bıçak oyunları, yürüme, kırma, karşılama denilen eski oyunlar oynanır, gençler dağları inleten türküler söylerlerdi (Ş. Turgut, “Gireson Sporunun Geçmiş Zamanlarına Bir Bakış”, Aksu, sayı: 2/19, 1940, s. 28-29).

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık