DOLAR: 34.6 TL
EURO: 36.4 TL

GİRESUN’UN DEĞERLERİNDEN: GÖRELELİ ABDÜLHAMİD EFENDİ (1)

7 yıl önce
923 kez görüntülendi

GİRESUN’UN DEĞERLERİNDEN: GÖRELELİ ABDÜLHAMİD EFENDİ (1)
Reklam

Kafkas göçmeni olan bir sülalenin torunu olan Kâtip Rüstemoğlu Abdülhamid Efendi, 1895 (R. 311) yılında Trabzon’a bağlı (bugün Giresun’a bağlı) Görele kazasının Bozcaali Köyü’nde dünyaya geldi. Babası Hüsnü Efendi, annesi Görele’nin Kuşçulu Köyü’nden Uzunömeroğlu Halil’in kızı Nâme Hanım’dır. Abdülhamid Efendi, beş erkek kardeşten ortanca olanıdır. Kardeşlerinden Mehmet, yöre düğünlerindeki oyunculuğuyla bilinmektedir. 16-17 yaşlarında iken Görele’nin Karaburun köyündeki bir düğüne katılmış, düğünün ardından eve geldiğinde ani bir rahatsızlık geçirerek yaşamını yitirmiştir. Ağabeyi Tevfik, askerde dizanteriye yakalanmış, Sarıkamış harekâtı esnasında şehit olmuştur. Ağabeyi Kasım ise deniz askeridir ve Çanakkale savaşlarında gazi olmuştur. Pakize ve Safiye adlı iki kız kardeşleri vardır. Pakize, Hamit Efendi’den yaşça küçüktür ve küçük yaşlarda pekmez kazanına düşerek yanmış, yaşamını yitirmiştir. Ömer ise en küçük erkek kardeşleridir. Dayıları Mehmet Kaptan’ın mezarı Gölcük’tedir. Diğer dayıları ise veteriner Memduh Bey’dir. Hiç evlenmemiştir. İstanbul’da Boyacıköy’de yaşamıştır. Ölmeden önce oradaki evini ve Görele-Kuşçulu köyündeki arazilerini Darü’l-aceze’ye ve belediyeye bağışlamıştır.

2 Ağustos 1914’te Osmanlı Devleti’nin genel seferberlik ilanının ardından 1894-1900 yılları arasında doğmuş olanlar askere alınmaya başladı (Süleyman Beyoğlu, “Ermeniler Amele Taburlarında”, Yeni Türkiye, 60/2014, s. 2). Bu süreçte, 19 yaşında ve 1895 doğumlu olan Abdülhamid Efendi de askere çağrıldı.

Abdülhamid Efendi askere giderken Dicle üzerinden sal ile geçmişti. Yanında Eynesilli arkadaşı İncekaraoğulları’ndan kırık-çıkıkçı halk hekimi Ahmet Efendi vardı. Bu yıllar yokluk yılıydı. Dicle nehrinden sal ile geçerken, acıktıklarında nehir kenarına yaklaşarak buğday yemişler, zor bir yolculuk geçirmişlerdi. Yol güvenliği bulunmuyordu. Osmanlı’nın son döneminde artan eşkıyalık hareketleri, uzun yolculuklarda can ve mal güvenliğini ciddi manada tehdit etmekteydi. Abdülhamid ve Ahmet Efendi’ler, yolculuk esnasında olası soygunlara karşı mecidiyelerini yutarak gizlemişlerdi. Eşkıyalık ve deniz yollarındaki korsancılık faaliyetleri yolcuların ve taşınan ticari mallarla değerli eşyaların güvenliğini önemli ölçüde yok ediyordu. Bu durum, Abdülhamid Efendi’nin memlekete yazdığı mektuplardan da anlaşılmaktadır. Abdülhamid Efendi, 1918 tarihli bir mektubunda ailesinden biraz tütün ve harçlık istemekte; harçlığın tütünün içine gizlenerek gönderilmesi gerektiğini belirtmektedir.

Abdülhamid Efendi, askere gidinceye dek diğer kardeşleri gibi babasıyla birlikte bağ-bahçe işlerinde çalıştı. Askerden önce, Görele eski caminin ilk imamlarından Tavacızade Hacı İbrahim Efendi’nin kızı Gülizar Hanım ile nişanlandı. Irak cephesinde, yedi yıla yakın süren askerlik yaşamının üç yıl kadarı İngiliz esaretinde geçti. Askerde iken önce ağabeyi Tevfik’i (kesin tarihi bilinmemekle birlikte; 22 Aralık 1914-15 Ocak 1915 tarihleri arasında), ardından 24.06.1331 (7 Temmuz 1915) tarihinde babasını, 1334 (1919) yılında da annesini kaybetti. Fakat askerlik ve esaret sürecinde ağabeyi, babası ve annesinin vefatından yıllarca habersiz kaldı. Yıllar sonra durumdan şüphelenmeye başlayan Abdülhamid Efendi, memlekette kimsesinin kalmadığını hissetmeye ve kardeşlerine yazdığı mektuplarda bu durumu sorgulamaya başladı. Ailesinin sağlığından emin olabilmek için mektuplarına babası Hüsnü Efendi’nin el yazısıyla cevap vermesini talep etti. Ana-babasını sağ sanan Abdülhamid Efendi, sürekli onlara selam gönderip, beş vakitte dualarını istedi. Yıllarca her mektubunda şehadetinden habersiz olduğu Tevfik ağabeyinden haber sordu. Memleketteki kardeşleri de Tevfik’ten uzun yıllar haber alamamış, öldüğünü geç öğrenmişlerdi.

Askerden döndüğünde ana-babasız, zor bir memleket hayatı sürdürmek mecburiyetinde kalan Abdülhamid Efendi, askerden önce nişanlandığı ve kendisini sekiz yıl büyük bir sadakatle beklemiş olan Gülizar hanımla evlendi. Bu evlilikten ikisi erkek, beşi kız olmak üzere yedi çocukları oldu. Bir süre Görele orman işletmesinde hizmetli ve aşçı olarak çalıştı. Aynı zamanda bahçe tarımı kendisi için önemli bir geçim kaynağı idi. Bu işi büyük bir keyifle yapıyordu. Yetiştirdiği meyvelerin çeşitliliğiyle çevresinde tanındı. Şair Ahmet Kaçar bir söyleşisinde Abdülhamid Efendi için şöyle demişti: “O yıllarda turfanda sebze meyve olmadığından aş eren hamile bayanlar aradıkları meyve ya da sebzeyi Hamit Amca’nın bahçesinden temin ederlerdi…” (DEVAM EDECEK)

Reklam
Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık