GÜCE ADININ KÖKENLERi (5)
Güceftaroğullarına ait Güce’deki ev, 1847 yılında yakılmıştır. Bu olaya dek nüfusu giderek azalmış olan sülale, bu olaydan sonra Tokat-Erbaa’ya göçmüştür. Güceftaroğulları ile birlikte Güce’ye gelip yerleşen Cafaroğulları adlı bir sülale de bu göçe eşlik etmiştir. Sülalenin bir kısmının da bu tarihlerde Tirebolu’nun Danışman köyüne göçmüş olduğu, 1893 yılına ait nikâh kayıtlarından anlaşılmaktadır. Güce yöresine dair araştırmaları bulunan Kufacı’nın bildirdiğine göre, Dereli’nin Yavuzkemal Beldesi (Kırık nahiyesi) dâhilindeki Gücese ve Aksu köylerinde meskûn olan Güceftaroğulları ve Cafaroğulları, yöredeki Rum baskını ve salgın hastalıklar nedeniyle 1790’larda Gümüşhane üzerinden şimdiki Güce’ye göçmüşlerdir. Güceftaroğulları Güce’nin Puturak mevkiini, Cafaroğulları ise Giyimli mevkiini iskân mahalli haline getirmiştir. Yaklaşık yüz yıl burada kalmışlar, ancak bölgedeki kargaşaların artması sonucunda meskenlerini terk ederek göçmek zorunda kalmışlardır. Bu iki sülalenin bakiyeleri Dereli ilçesinin adı geçen köylerinde meskûndurlar. Ayrıca Güce’nin Giyimli Mahallesi’nde Cafaroğlu adlı bir bahçenin ve Puturak mevkiinde Güceftaroğullarına ait mesken kalıntılarının bulunduğu bildirilmiştir.
Mevcut verilere göre, Güce’nin ne zaman bir yerleşim yeri haline geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Kufacı’nın tespitlerine göre Güce, 1400’lü yıllarda Güceftaroğulları ve Cafaroğullarının yöreye geldiği zamanlarda, Kulpar ve Giyimli civarındaki bir yerleşim yeriydi. Yörede 1432-1455 yıllarına ait Türk mezar taşlarının ve Rumlara ait kalıntıların bulunması, farklı etnik grupların burada birlikte yaşadıklarını göstermektedir.
Güce adına ilişkin farklı bir rivayet daha bulunmaktadır: “Güce-Göğçe” ilişkisi. Güce’nin İlit köyünden Karaovacık’a giden yolda, Göğçebel denilen bir mevki bulunmaktadır. Burası resmi kayıtlara “Gökçebel” olarak geçmiştir. Kufacı, bunun yanlış olduğunu; adın orijinalinin “Göğçebel” olması gerektiğini belirtmiştir. Güce adının ise burada zikredilen “Göğçebel/Göğçe”den değil, Güceftaroğullarından esinlenerek konulmuş olduğunu bildirmiştir. Ancak, Kafesoğlu boy adlarından bir kısmının eski Türk unvanları olduğunu belirtmiş, Küerçi (gök, mavi) sözcüğünü buna örnek göstermiştir. Bu tespitler ise Güce adının “göğçe” sözcüğüyle de ilişkisini ortaya çıkarmada yetersizdir.
Buraya kadarki verilerin tümü değerlendirildiğinde, Güce ilçesinin ad menşei hakkında kesin bir sonuca varılamamakla birlikte, en ikna edici sonuç şudur: İlçenin adıyla ilgili yaygın bir rivayet olan “Güceftaroğulları/Gücefveroğulları” sülalesinin hangi zaman aralıklarında yörede yaşadıkları bilinmemektedir. Bir rivayete göre Osmanlı’nın kuruluş yıllarında, başka bir rivayete göre Trabzon’un fethinden sonra söz konusu sülalenin buraya gelip yerleştiği kabul edilse de bu konuda kesin bilgi yoktur. Güce adının söz konusu sülalenin adından esinlenilerek konulmuş olma ihtimali kadar, bu sülalenin adının Güce’den esinlenilerek konulmuş olabileceğini düşünmek de mümkündür. Osmanlı döneminde Güce’de buğday tarımı yapılmakta, buğday dövülerek bulgur elde edilmektedir. Dönemin en önemli besin kaynaklarından olan bulgur, belki de bu sülale tarafından üretilerek sektör haline getirilmiş, dolayısıyla “bulgur” anlamındaki “güce” sözcüğüne “dâr=tar” eklenerek mesleki bir terime dönüştürülmüştür. (Kaynaklar: Kafesoğlu, İ. (1998). Türk Milli Kültürü. İstanbul, s. 180; Kufacı A. (2016). Güce Yöresi Tarihi, Trabzon, s. 24-35; Yüksel, A. (2008). Tirebolu Kazası Nikâh Kayıtları. İstanbul, s. 197).
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.