İsrail’in Gazze’deki insanlık dışı katliamları, Batı Şeriada’ki yasadışı yerleşim faaliyetlerini sürdürmesi ve bölge ülkelerine yönelik yaptığı saldırılarının durdurulmaması bölgenin istikrar ve barışına büyük zarar vermektedir.

Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen, İsrail’in Gazze’de yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden katliamlarında, 50 bin insanın hayatını kaybettiği, 100 binden fazla insanın da yaralandığı bilinmektedir.

2 milyona yakın Gazzeli müslüman da; etrafı dikenli tellerle çevrili beton duvarlar arasındaki adeta açık hapishanede açlık ve susuzluktan teker teker can vermektedir.

Diğer yandan, Suriye’deki yönetim boşluğundan yaralanan İsrail birlikleri, Golan Tepelerini ve buraya bitişik tampon bölgeyi işgal ederek, Şam’a 20 km. yaklaşmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın 30 Mart’ta “Filistin’de yaşananları görüyorum, biliyoruz. Siyonist İsrail’i Rabbim kahhar sıfatıyla kahru perişan eylesin.” demesinin ardından,
İsrail Dışişleri Bakanı haddini aşarak Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili çirkin ifadeler kullandı.

İsrail savaş uçaklarının 2 Nisan gecesi, Suriye’deki askeri ve bazı altyapı tesislerini vurması, bu tesisler arasında, Türkiye’nin hem güvenlik hem de Suriye askerlerinin eğitimi için kullanılması planlanan T4 askeri üssünü de vurması, Türkiye İsrail gerilimini daha da artırdı.

AA kaynaklı bir haberde; İsrailli bir güvenlik yetkilisinin, “Türkiye’nin Suriye’de askeri üs kurma ihtimalinin İsrail için potansiyel bir tehdit olduğunu söylemesi Suriye’deki hava saldırılarının engellenmemesi mesajını vermek için, T4 üssünü bombaladıkları” ifadesine yer veriyor.

İsrail Ordu radyosu, “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir uyarı” derken, üst düzey bir İsrail askeri yetkilisinin, “Türk üssü potansiyel tehdit. Üssün Türk hakimiyetine girmesi İsrail’in hava etkileşimini kısıtlayacak” demektedir.

Durum oldukça vahim. Amerika’dan ve bazı Emperyalist devletlerden destek ve güç alan İsrail, Türkiye topraklarının%20’sini de içine alan,Tevrat’taki vaat edilmiş toprakların işgaline, insanlık dışı katliamları ile hız kesmeden devam ediyor.

Bunu yaparken de, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” misali hedefindeki ülkeleri, hatta ülkemizi bile haksız ithamlarla hedef göstererek, provakatif açıklamalarla bir gerilim varmış gibi uluslararası kamuoyunda algı oluşturmaya çalışıyor.

İsrail’in Gazze’deki katliamlarına karşılık, ülkemizde bazı sivil toplum kuruluşlarının protesto mitingleri ve İsrail mallarını boykot kampanyaları ise maalesef oldukça cılız kaldı.

Artık İsrail, bölge ülkelerinin yanında, Türkiye içinde ciddi bir tehdit haline gelmiştir.

Öncelikle İsrail mallarına boykot kampanyasını milli bir görev kabul edip, hepimiz destek vermeliyiz.

Bu boykot kampanyasına; kamu kurum ve kuruluşları, özel bütçeli kuruluşlar ile Belediyelerde tavizsiz katılmalıdır.

Devletimiz de, İsrail ile yapılmış olan ticari ve askeri anlaşmaları askıya almalı, gerekiyorsa da iptal etmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın terör devleti olarak nitelendirdiği İsrail’e anladığı dilden cevap verilmelidir.

İsrail’deki büyükelçimiz geri çağırmalı, Türkiye’deki İsrail Büyükelçisi de geri gönderilmelidir.