MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE EYNESİL-GÖRELE YÖRESİ-3
Yunan donanması, Sakarya’da aldığı yenilginin etkisiyle Karadeniz kıyılarındaki etkinliğini arttırmış ve öfkeli birtakım faaliyetler yürütmeye başlamıştı. Yunanlılar, Doğu ve Batı Karadeniz bölgelerinde iki ayrı grup halinde dolaşıyorlardı. Deniz açıklarında gezerek, ansızın bir hamleyle kıyılara yaklaşıp, Türk gemilerini yakalamaya çalışıyorlardı. Rüsumat 4 No. Gemisi, bu ablukaya düşmeden Samsun’a ulaşmak için yola çıkmıştı. Gemi, kıyı yakınlarını takip etmek zorunda kalmıştı. Uğradığı her limandan, düşmanın eylemlerine yönelik bilgi topluyor, buna göre seyrini ayarlamaya çalışıyordu. Rüsumat, iki günde Trabzon’dan Samsun’a varabilmiş, vardığı gün boşaltılmış ve tekrar dönüşe geçmişti. Gece de yoluna devam ederek Ünye ve Perşembe limanlarına uğrayarak düşmanın durumu hakkında bilgi almıştı. 29 Eylül’de Tirebolu kıyısından geçmiş, Görele’nin batısındaki Eynesil köyü önlerinde, ufukta fark edilen bir dumandan şüphelenerek kıyıya yaklaştı. Gemiler, Rüsumat’a yaklaşınca, bunların Rüsumat’ı arayan Yunan muhribi ile kruvazörü olduğu anlaşıldı. Rüsumat hızlandırılarak karaya oturtulmaya çalışıldı. Bu esnada düşman gemileri ateş açmaya başlamıştı. Gemi kıyıya oturtulmuş, fakat isabet almıştı. Düşmanın çapraz ateşi altında kalan mürettebat denize atlayarak kıyıya ulaştı. Mürettebattan yaralananlar olmuş, gemiyi terk ederken önemli evrakları da yok etmişlerdi.
Yunanlıların Eynesil köyü kıyısındaki Rüsumat’a yaptıkları çapraz ateş, yarım saatten fazla sürmüştü. Atılan kırk kadar mermiden beş tanesi gemide ağır hasar meydana getirdi. Ateş bittikten sonra, “intikamlarını almış olan” Yunan torpidosu, batıya doğru çekildi. Ardından, yaralı mürettebat Eynesil köyüne sığınarak tedavi edildi. Kaptan, yaşananları Trabzon Nakliyat-ı Bahriye Kumandanlığı’na rapor etti. Ağır hasarlı gemi, mürettebatça kurtarılmaya çalışıldı. Kurtarmada yetersiz kalan mürettebat, kurtarma gemisi istedi. Tirebolu’da beklemede olan Şeheriye romörkörü 2 Ekim’de hareket etmiş, ancak düşman saldırısına uğrayarak Vakfıkebir’e sığınmıştı. Yunan gemileri Rüsumat’ı takibe almışlar, 14 Ekim 1921’de tekrar bombalamışlardı. Kırk dakika süren ikinci bombardımanda gemi dokuz isabet almış, artık kurtarılacak halden çıkmıştı. Geminin bazı parçaları sökülüp alınarak terk edildi. Böylelikle Yunan donanması, Milli Mücadele’de Türk deniz gücüne ilk kaybı yaşatmış oldu. Ancak Türk nakliyatını durduramamışlardı. Bu olaydan sonra pek çok kez Türk gemilerine pusu kuran Yunan donanması, zaman zaman limanları ve şehirleri bombalamış ise de işgalcilere karşı hep birlikte hareket eden Türk ordusu ve halkı her defasında teslim olmayarak karşılık vermeyi başarmıştı. Milli Mücadele sürecinde düşmanlarıyla olduğu kadar, yoklukla da savaşan Türkler, bu mücadelelerini inanç ve istikrarlarıyla başarıya taşımışlardı.
İzmir’in işgalini ilk kez “Ey Türk kızı, İzmir’i unutma, İzmir senin olmadıkça gözyaşını kurutma!” diyerek protesto eden yöre halkı, kadın-erkek, çocuk-yaşlı topyekûn emperyalizme karşı çıkmış, Milli Mücadele ile kazanılan “zafer”in verdiği gururla hem kız hem de erkek çocuklarının adlarını “zafer” koymaya başlamışlardı. Giresun’da Zafer adını yalnızca erkeklere değil kızlara da verme geleneği Milli Mücadele’nin ardından alınan büyük zaferle başlamıştı.
Milli Mücadele’nin fiili safhası bitmiş, artık siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma mücadelesi verme aşamasına geçilmişti. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye, uluslararası platformda resmen tanındı. Anadolu’nun en ücra köşeleri böylelikle bir daha işgal görmeksizin üretime geçti ve kalkınmaya başladı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.