Son zamanlarda en popüler sosyal medya uygulamalarından biri olan TikTok; gençler başta olmak üzere, çocuklar ve her yaş grubunun kullandığı, video ve canlı yayınların yapıldığı, reels videolarının paylaşıldığı sosyal bir ağdır.

Çin’de geliştirilip, ülkemiz dahil birçok ülkede yaygın olarak kullanılan TikTok; bağımlılık yapmasının yanında küfür, argo kelime kullanımı, cinsellik, şiddet, uyuşturucuya teşvik, siber zorbalık, cinsel istismar, LGBT ve terör örgütlerinin övücü türden videolarının bolca yer aldığı platforma dönüşmüştür.

Özellikle çocukları ve gençleri gerçek hayattan koparan bu uygulamada son zamanlarda utanç verici görsellerin arttığı gözlemlenmektedir. Milli, manevi ve ahlaki değerlerimizi zedeleyen TikTok bilinçli aileleri kara kara düşündürmektedir.

ABD ve Avrupa ülkelerininde içinde bulunduğu birçok ülke çeşitli nedenlerle bu uygulamayı kısıtlamış veya tamamen yasaklanmıştır.

Çocuklara ve gençlere rol model olan fenomenler ve bunları taklit eden bazı kullanıcılar canlı yayında para kazanmak uğruna hiçte hoş olmayan tutum ve davranışlar sergileyerek cinselliği ön plana çıkaran her türlü maskaralığı yapmaktadırlar.

Düşünün ki bir kadın çocuklarının ve kocasının yanında para kazanma uğruna tıklama sayısını artırabilmek amacıyla göğsünü veya başka yerlerini aç kapa yaparak, göbek atarak “Akıl vermeyin, para verin.” çağrısı yapabilmektedir.

Bu uygulamada çok ciddi sosyal ve ahlaki tahribat yaşanmaktadır. Rezillikler diz boyunu açmıştır. Toplum tarafından ayıp ve çirkin kabul edilen davranışlar özgürlük ve medeni cesaret olarak değerlendirilmektedir. Meşhur çıplak ve sapıkları taklit eden bir alt kültür gelişmiştir. Gün geçtikçe haya, ar, namus olayı maalesef hızla ortadan kalkmaktadır.

Uzmanlar daha ziyade TikTok ta yaygın olan kısa videoların, beyindeki algılama merkezlerine zarar verdiğini belirterek bu durumun; derinlemesine düşünememe, aktivitelerde performans düşüklüğüne, dikkat dağınıklığına, odaklanma yetisinin azalmasına, akademik başarı ve sosyal ilişkilerin olumsuz yönde etkilemesine yol açtığını belirtmektedirler.

Toplumumuzu hızla yıkıma götüren ve ailelerin korkulu rüyası haline gelen bu zararlı uygulamanın Anayasanın 41. maddesine göre yapılabiliyorsa kısıtlanması veya tamamen kapatılması gerekmektedir.